ÇARŞAMBA,ORDU,PERŞEMBE VE GİRESUN
Üstteki görüntüler Samsun'un ilçesi
Çarşamba'dan...
Çarşamba'nın tam ortasından Yeşilırmak geçiyor
üzerinde de görüldüğü gibi Çarşamba köprüsü yer alıyor.....
Samsun'dan sonra konaklamak için Çarşamba'yı seçtik..
Ertesi sabahta erkenden
Göğceli Camii'ni(Çivisiz cami) görmeye gittik..
Göğceli Camii yukarıda görülüyor..
Göğceli Mezarlığı içinde yer alıyor bu camii .Mezarlıktan geçerek ulaştık bu camiye..
1335 yılında onarım geçirmis...
Caminin yapılışı ve şekli alışılmışın dışında..
Tek katlı cami üst üste yığma şeklide yapılmış ,duvarlarını tek parça kalaslar oluşturuyor..
Camide dövme demir çivi, yalnız direk başlarının kirişlere bağlantısında ve harim kısmında revak bölümlerine doğru uzanan merteklere yapılan eklerde kullanılmıştır.
Kısacası caminin neredeyse tamamı tahtadan ve çok az çivi kullanılarak yapılmış..
Caminin içerisini camdan başımızı şöyle içeri uzatarak görebildik..
Sağ olsun imam camiyi kilitlemiş gitmiş..
..
Çarşamba'dan sonra fındığı ile ünlü Ordu'yu da şöyle bir görüp ,ufaktan bir gezip beğendikten sonra
Ordu'ya bağlı olan Perşembe ilçesindeyiz.....
Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzre şirin bir Karadeniz kasabası daha..
Bizim amacımız 20 km kadar batısında yer alan Yason Burnu'nu görmek ...
Yason Burnu ya da diğer adı Yosun Burnu işte burası.....
Küçük ama güzel bir doğal görünüme sahip bir yarımada burası.
Eski Ordu- Samsun karayolu üzerinde.
Yason Burnu'na özelliğini veren Rumlar tarafından yaptırılmış,
daha sonra restore edilmiş Yason Kilise'si , burnun ucunda da deniz feneri var..
Yer olarak çok doğal bir yer..
Fotoğrafta da görüldüğü gibi gelin hanım fotoğraf çekimi için orayı tercih etmiş
***
Burda belirtmeliyim eğer sadece Doğu Karadeniz'i görecekseniz geziye Ordu'dan başlamalısınız...
Bana göre asıl Karadeniz buradan sonra başlıyor ve buradan sonra yollar batı karadenizdeki gibi dar ve sorunlu değil , tam tersi yollar çok geniş ,uzun tünellerle daha da zevkli hale getirilmiş......
Eveeet sokakların boşluğundan da anlaşılacağı üzre bir pazar sabahı ,memleket topraklarındayız...
Yani fındık ve kiraz diyarı Giresun'dayız...
Giresun isminin, yabani kiraz ağaçlarından dolayı "Kiraz diyarı" veya Spartacus isyanını bastıran komutan Kerasus'tan gelmiş olabileceği söyleniyor...
Giresun' a gidince
Giresun Kalesini, yaylalarını ve müzesini,
Giresun pidesini (Espiye yolu üzerinde ki kukul pide), yöreye ait yemeklerin (Kara lahana çorbası, karalahana diplesi, hamsi ve balık çeşitleri,turşu kavurması,mıhlama) yemeden dönmeyin derim..
Hemen merkezde Deniz Lokantası bunlar için uygun bir yerdir..
***
Mevsimi ise özellikle yol üzerlerinde köylülerden taze fındık da satın alabilirsiniz...
Biz vakit kaybetmeden Giresun Kalesine doğru araba ile tırmandık.....
Tırmandık diyorum Giresun Merkez yokuşlardan oluşuyor..
Kaleden Giresun'u ve Karadeniz'in humteşem maviliğini kuşbakışı görebilisiniz...
Kalede yeşillikler arasında özellikle Milli Mücadele Kahramanı Topal Osman Ağa’nın anıt mezarı, mağaralar, kaba taşlarla örülmüş surlar ve taş kabartmalar görülebilecek önemli noktalardır
Kale içinde de yöresel hediyelik eşyalar bulabilirsiniz...
Unutmadan kaleye kıvrım kıvrım yollardan çıkarken yolun sağında kalan
Karvulur kavrulmaz diye bir yer var..
Ballı fındık ezmesi tavsiye edilir..
Yine kaleden inerken karşılaşacağınız Seyyid Vakkas Türbesi ziyaret edilebilir..
Seyyid Vakkas; Fatih Sultan Mehmet zamanında büyük yararlılıklar göstermiş ve bir çatışma sırasında şehit düşmüş bir uç beyi imiş...
Giresun Müzesi de görülebilecek yerler arasında..
Müzeler pazartesi günleri kapalı oluyor bunu da hatırlatmış olayım...
Giresun'dan sonra Giresun'a bağlı Kümbet Yayla'sına gittik..
Kümbette çocuklarla büyük bir zevkle mantar topladık...
Bir sonraki yazıda Kümbetten devam ederiz inşallah...