28 Eylül 2011 Çarşamba

Kışlık Hazırlıklar; Taze Fasulye Dondurucuya Nasıl Konulur?

Kışlık hazırlıklarınızı son hızıyla devam ettiğinizi biliyorum...
Eeee artık sonbahardayız ve yavaş yavaş kışa doğru ilerliyoruz ve bu hazırlıkları hızlandırmalıyız..
Blog istatiklerim bana diyor ki, insanlar bu hazırlıklara çok önem veriyor..
Anlatımlarını biraz daha detaylandır..
İşte bu veriden yola çıkarak, taze fasulyeyi dondurucuya nasıl koyarsak daha lezzetli olur bunu paylaşmak istiyorum..
Dondurarak saklama işleminin besinin özelliğini diğer besin saklama yöntemlerine göre tazeye en yakın olarak koruyan yöntem olduğu biliniyor.
 
Dondurucuya gitmeye hazır paketlenmiş fasulye görüntümüzle başlayalım yazımıza...
Evet donducuya koyacağımız taze fasulyemizi en güzelinden ve
 tazesinden aldıysak sizde benim gibi işinizi kolaylaştırın
evde bu işi severek yapabilecek afacanlarınızı çalıştırmakla işe başlayın..
Gördüğünüz gibi nasılda severek yapıyorlar bu işi...

 Ben Fasulyeleri Giresun'dan getirttim;
 memleket mahsulü daha  lezzetli oluyor bunu birkaç senedir test ediyor ve görüyorum..

Malzemeler
15 kilo kadar taze fasulye
6-7 kilo kadar domates

Hazırlanışı
Fasulyelerimizi önce yıkayalım ve uçlarını temizledikten sonra uygun uzunlukta kıralım..
Domateslerimizin tamamını rendeleyelim yada robottan geçirelim..
Uygun derinlikteki tenceremize (benim tencerem derin bir tencereydi) 2 su bardağı kadar domates rendesi koyalım üzerine de tencereyi dolduracak kadar fasulye ilave ederek tencerenin kapağını kapatalım.
Domatesin suyunda ve kendi buharıyla 10 dakika kadar fasülyelerin rengi değişip diriliklerini kaybedinceye kadar, arada karıştırarak kavuralım.
Bu işlem fasülyenin cinsine ve kalitesine göre değişebilir. 
 (dikkat fasulyelerimiz çok yumuşamayacak sadece  renkleri biraz solacak)  
Sonra rengi dönmüş olan bu fasulyelerimizi geniş tepsilere dökelim ve tamamen soğutalım...
Aşağıda görüldüğü gibi..


Tamamen soğuttuğumuz taze fasulyeleri buradaki gibi buzdolabı poşetlerine birer pişirmelik bölelim ve şuradaki yöntemimizle de poşetlerin havalarını alalım.
*
Taze fasulyeyi yemeklik kullanabileceğiniz gibi altta benim yaptığım gibi,


Bir Karadeniz yemeği olan dible içinde aşağıda ki şekilde hazırlayabilir
ve kışın kolaylıkla pirinçli fasulye diblesi yapabilirsiniz..
Yöntem yine aynı şekilde..

Bir başka şeklide yine yemeklik ama biraz zeytinyağlı fasulye tarzında fasulyeleri incelterek hazırlayabilirsiniz.

İşte bu kadar benim hazırladığım miktar size fazla gelebilir siz ölçüleri azaltarak kendinize göre hazırlayabilirsiniz..
Bu şekilde tamamen sağlıklı ve lezzetli kış için elinizin altında fasulyeleriniz olacak..
Dikkat edilecek iki nokta var 
Birincisi fasulyeleri çok kavurmayacaksınız rengi dönecek kadar ve
ikincisi tamamen soğuduktan sonra ,hava almayacak şekilde paketleyeceksiniz  .

27 Eylül 2011 Salı

....Tavuklu yoğurtlu salata.....

Salatalar bizim akraba günlerimizin en sevilen lezzetleri sanırım..
Bir kaç çeşit olmadan olmuyor..
Değişik salataları arayıp bulmak ve de uygulamak kaçınılmaz bizim için.. 
Gün tariflerinde ki bu tavuklu ve yoğurtlu salata da lezzeti yerinde ve de sağlıklı bir salata..
Daha önce bu salatayı burada ve burada da paylaşmıştım..
Gelelim tarifimize..

Salatanın yoğurt karıştırılmamış hali yukarıda görülüyor..
Bu salatada ana malzeme yoğurt, tavuk ve göbek salata diğer malzemeler zevke göre ilave edilebilir..

Malzemeler
1 adet orta boy göbek salata
1 orta boy tavuk
1 kase mısır
15 adet kornişon turşu
1  kase kırık ceviz içi
2 diş sarımsak
2 su bardağı koyu kıvamlı yoğurt
tuz

Hazırlanışı
Tavuğumuzu iyice pişene kadar haşlayalım ve soğuyunca çok ince olmayacak şekilde didikleyelim.
Göbek salatamızı yine tavuklarla uyumlu olacak şekilde (incelikte) doğrayalım.
Mısır, doğranmış kornişon turşumuz ve ceviz içimizi ekleyip karıştıralım.
Yoğurda sarımsağı ezip tuzla beraber ilave edelim.
Ve salata ile yoğurdu birleştirelim ve karıştıralım.
*  
*Bu salatada yoğurdu servis etmeye yakın ilave ediyoruz ki salatamızda sulanma olmasın..
*Yoğurda 2 yemek kaşığı mayonez de ilave ederseniz lezzet daha güzel olur..
*Normal tarifte sarımsak yoktu ama ben yoğurtlu salatalara samısağı çok yakıştırıyorum..
*Bu salatada tavuk tadı gelmiyor emin olabilirsiniz.
*Salatayı servis ederken üzerine kırmızı biberi yağda kızdırıp dökebilirsiniz ,lezzette görünümde güzel olur..

...............Afiyet Olsun.............

25 Eylül 2011 Pazar

.....Gecikmiş Bir Akraba Günü ......

Eveeeet Canlar bir akraba günü postu ile yine karşınızdayım..
Başlık sanki biraz yanlış oldu..
Aslında geçiken akraba günümüz değil, sadece yazısı oldu ; bu arada bende bir önceki akraba günümüze tatil dolayısı ile katılamayınca baya bir ara vermiş oldum.
( Farkındayım ,üst cümle biraz uzun oldu idare ediverin.)
Bu günü ,geçen hafta sonu teyzemde gerçekleştirdik.
Tatilin sonu olması itibari ile bir kaç eksiğimiz vardı ama katılım yine de iyiydi..
Şimdi saydımda katılmayanlarla bile sayımız 25 varmış....
 *
Gelsin çaylaaaar...
Bakalım gün menümüzde neler varmış...

Tepsi tepsi Su Böreği
Neriman Teyzemin ellerinden

Çiğ Köfte
 ( teyzemin oğlu Burak'dan)
Çiğ köftenin baharatları taaa Geliboludan gün için kargoyla istendi..
Baharat karışımın içinde bir ben yoktum...
Ve Burak çiğ köfteyi hazırlarken biraz kısırvari hazırladı ama lezzet süperdi..
Tekrar ellerine sağlık Burak... 

Yoğurtlu Tavuklu salata..
tarif gelecek



Revani(tık)
.

Veee Domates soslu karışık kızartma...
*"Kim rızkının bol olmasını ve ömrünün uzamasını isterse sılayı rahim yapsın." (Buhârî, Edeb, 12)
*"Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (en-Nisâ, 4/I);

*"Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır" (Tirmizi, Zekât, 26).
*Akrabalarımız, özellikle hala, teyze, amca, dayı, gibi yakınlarımız aileden sayılır. Onları kendi yakınlarımız bilerek davranışlarımızı ayarlamakta büyük faydalar vardır. Rasûlüllah (s.a.s): "Teyze, anne yerindedir" (Tirmizi, Birr, 5) buyuruyor. Amca da baba yerindedir. Bu kadar yakın olan kişilere karşı yerine getirilmesi gereken bazı ahlâkî görevlerin bulunması tabiidir. Bu görevler arasında olan ziyaretlere özel bir yer ayrılmalıdır. Aşağıda anlatılacak genel ziyaret kurallarına uyarak yakınları, başta bayramlar olmak üzere, zaman zaman ziyâret etmek, mümkünse hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Yapılan ziyareti iâde etmek de gerekir. Müslümanı ziyarete gelene gitmemek aradaki bağların daha çabuk kopmasına sebep olmaktır.
*İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir" (Buharî, Edeb, 15).

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/239696-hz-muhammedin-akraba-ziyareti-ile-ilgili-sozleri-nelerdir.html#ixzz1YzJtLgDy

*
Şimdi size bir soru..
Farkındaysanız en son fotoğraf boyut olarak küçük diğerleri ,büyük
Fotoğraflar paylaşılırken küçük mü olsun yoksa büyük mü ne dersiniz?...

                                                                           Sevgiyle kalın...........

22 Eylül 2011 Perşembe

AYVALIK GEZİSİ

Bir önceki postta da bahsettiğim gibi Akçay'dan günübirlikte olsa Ayvalık'a geçtik..
Ayvalık'a biz Pazar günü gittik ve şehre girer girmez de hemen bir semt pazarı gözümüze çarptı..
Benim pazar sevgimi bilen babamız duralım mı baakacakmısın derde ben istemez miyim?
Çocuklar biraz mırın kırın etselerde onlarıda ikna ettim ve doğruca pazarda aldım soluğu....
Bendeki de ne şans ama değil mi orda bile bi pazara denk geldim..

Pazarı sindire sindire gezdim..
Gezerkende ne yana bakacağımı şaşırarak gezdim..
Sebzeler tazecikti almayı eve götürmeyi o kadar istedim ki ama mümkün değil di ,tabi tatildeydik ve alacaklarımı ne yapacaktım ki?
Bir kaç meyveden ötesine geçemedim tabii.. 
İşte size köylülerin satmak için getirdikleri pazar lezzetlerinden bir kaç görüntü..

Kabak çiçekleri ve börülceler..
Sabah olduğu için çiçekler henüz solmamıştı ama az kalmıştı ...


Minicik çileklerin görüntüsü ağzımı sulandırmadı desem yeridir..
Kokularını da sizin için çekebilseydim keşke..

Bu kabacıklara ne demeli peki?
Pazarda en ilgimi çekenlerde bu kabacıklar oldu ..
İsmi ne hoş değil mi?
 Bu kabaklar öyle bildiğimiz gibi büyük, açık renkli değil ; küçük mü küçük, yeşil mi yeşil, tazecik böylesini ben İstanbulda hiç görmemiştim. (inanın fotoğraftakilerden daha da küçüktüler)

Bamyalar öyle bildiğimiz gibi minicik değil uzun uzundular ..
Sanırım Ege Bölgesinde böylesi de makbul...

Ve deniz börülceleri daha önceki postlardan birinde salatasını paylaşmıştım bu güzellerin..
Bu da sevilen bir bitki..
Ama İstanbulda gördüklerimden daha bi soluktular..
 İstanbul pazarlarında ki gibi el kadar değil ,kucak kucaktılar..
                                                                  *
Pazar maceramdan sonra Ayvalık'ın merkezine doğru süzülüverdik .
Vakit öyle sonraları olduğu için karnımız acıktı doğal olarak..
Ayvalığa gitmeden önce Ayvalığın Türkiye'nin en iyi zeytinyağlı yemeklerinin yapıldığı yer olduğunu okumuştum biryerlerde...
Girit Mutfağı lokantasıda ziyaret edilmek üzere aklımdaydı..
Burası günlük yemek yapılan ve öğleden sonra 15:00 gibi kapanan bir lokantaymış  .
Bir süre aradıktan sonra babamızı ikna ederek telefonla arattık ve yerini tarif ettirdik..
Telefondaki cevap ne olsa beğenirsiniz. Kapalıyız beyefendi :((
Günlerden pazar olduğu için ve Yunan turistlerin bizden önce teşrif etmeleri nedeniyle yemekler bitmişti..
Ama incelik gösterip başka bir yeri tavsiye etmeleri hoş oldu..
*
Çocuklar tercihlerini Ayvalık tostundan yana kullandılar..
Ayvalığa gelipte bir Ayvalık klasiğini tadmamak olmazdı ..
Bakmayın böyle dediğime bizim ki biraz da mecburiyetten ,gerçi iyi de oldu çocuklar sevdiler bu lezzeti..  


Daha sonrasında diğer Ayvalık klasikleri sakızlı dondurma , sakızlı kurabiye , Zeytinyağlı baklava ve yine zeytinyağlı lor tatlısını denedik..
Bizim Ayvalık gezimiz biraz lezzet testi gibi geçti sebebi ise ziyaret için hafta sonunu seçmemiz..
Her yer kapalı ve sanki şehirde incin top oynuyordu..
Fakat anlamadığım şey bu sakinlikte arabamızı parkedecek yeri zorla bulduk..

Evet dondurma da kalmıştık ;anlatmaya devam ediyorum.
Üstte çocukların elindeki mavi dondurmaların rengini satıcı ısrarla doğal olduğunu söylese de pek inanamadım doğrusu.. Ama çocuklar sevdiler bu maviyi..
En güzeli sade sakızlı ve karadutlu olanıydı bence..

Bizin küçük hanımada dondurmadan ufacık taddırdık .
O bile tam not verdi sanırım bu lezzete gözler kocaman açıldı çünkü baksanıza..
Sonrasında dondurmacının tam da karşı sokağına düşen Güler pastanesinde aldık soluğu.. 
 Güler pastanesinin sakızlı zeytinyağlı kurabiyeleri dillere destanmış..
Eeeee buralara kadar gelmişken deneyip testetmeden olmazdı..


Görüntüye bakarsanız normal kurabiye, pastane derseniz  mütevazimi mütevazi..
Üst sırada ki  sakızlı kurabiyelerin tadı bir harikaydı Bildiğiniz un kurabiyelerinin sakızla harmanlanmış hali.
Sakızdan sadece kurabiye yapılmıyor Lor tatlısı da var. Oda altta sol köşedeki.
Zeytinyağlı baklavayı pek tadamadık sadece bakmakla yetindik..

MEŞHUR SAKIZLI KURABİYE 'nin tarifinide verelim de tam olsun.. 

Malzemeler
1 paket tereyağ(250gr)
2 tane yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı nişasta
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı dövülmüş damla sakızı
Aldığı kadar un( yaklaşık 2-3 su bardağı un gibi)

Yapılışı
Önce tereyağı kaynatmadan eritetim ve soğusun 
 Hamuru yoğuracağımız kabın içine erimiş tereyağı, şekeri koyalım.
Bunun içine nişastayı, yumurtaları, kabartma tozunu ve damla sakızını, aldığı kadar unu kulak memesi kıvamında hamuru yoğurarak hazırlayalım. Hamurumuz yarım saat dinlensin.
Hamura yukarıda görüldüğü gibi yuvarlak şekil verelim. Yumurta beyazına batıralım sonrasında da bolca susama bulayalım.. Fırın tepsisine yağlı kağıt serelim. Kurabiyeleri yerleştirelim. 170 derecede  üzerleri çok kızarmadan pişirelim. 


Ayvalığa giderken ve dönüşte yol boyunca deniz ve zeytin ağaçları bize eşlik etti..



Ayvalıktada bir çok yerde bu zeytinyağı ve türevi ürünlerden bulabilirsiniz.. 



Üstte ki saksılar ne hoş değil mi? 

Ayvalık kent merkezi kiliseleri ve yaşı bir asırı doldurmuş olan eski Rum evleri ile meşhurmuş.
Eski kilise yeni camisi  görülüyor yukarıda Agios Yannis Kilisesi bugünün cami olarak kullanılan Saatli camisi.. 



Akçay'a dönüş anımız
Ve kapalı kepenkler boş ve daracık sokaklardan aracımızı parkettiğimiz otoparka doğru yürürken,
 çocuklarla ülkemizin ne kadar güzel bir yer olduğunu konuşurken......
*
Aslında Ayvalıkda keşfedilecek daha çok şey ve yer olduğunun farkındaydık ama kısacık zamana  sığdırabildiklerimiz bunlar oldu..

20 Eylül 2011 Salı

.....AKÇAY ve Hasan boğuldu.....

Uzun süredir gezi notlarını paylaşamıyordum...
Yemek postlarına ancak vakit ayırabiliyoruum tatil bitti veee
 bu post uzun süredir paylaşılmak üzere bekliyordu..
Yaz başında Balıkesir Akçay'ı gezdik gördük..
Akçay'a daha önce çocuklar doğmadan annemlerle gitmiştim .
Bu sene Üniversiteden sınıf arkadaşım Güliz'inde daveti ile tekrar görmüş olduk..
Yolculuğa sabahın erken saatinde İstanbul'dan ,Çanakkale  Eceabat'a kadar karayolu ile Eceabat'tan feribotla Çanakkaleye geçerek devam ettik.
Ve karayolu ile devam ederek 7-8 saatte Akçay'a ulaştık..

Akçay'a Çanakkale tarafından gidiyorsanız,
 yol üzerinde zeytinyağı ,üzüm pekmezi,zeytin ve peynir satan yöresel ürün stantlarınıda görürsünüz....
Akçay merkezde de gün içinde taze tutulmuş sardalya balığı bulmanız mümkün.. 

Akçayda denizden pek zevk alamadık..
Merkezde denize girilen plaj çok kalabalık olduğu için biz alternatif yerler denedik.
Kum beklerken deniz, taş ve kestane doluydu ayakkabısız denize girmek pekte akıl karı değil...
Bizim küçük hanımda denizde siftahı burda yaptı ama denizin soğukluğu yüzünden pekte zevk aldı diyemem..
 *
 Akçay'ın en büyük özelliği içme suyunun bol oluşuymuş.
Bunun bir kanıtı da denizden fışkıran artezyen suralarıymış, denizden bile içme suyu çıkıyor...
Gerçektende öyle, denizde sıcaklık belli bir sıcaklıktayken ,belli bölgelerde karışan kaynak suyu ile denizin bir anda soğuduğunu farkediyorsunuz..
Akçay'ın merkezinde bulunan minik bir adacıkta  içme suyu aktığını görebilirsiniz.
.  
Akçayda şehir merkezi, özellikle akşamlara canlı, hareketli ve ışıl ışıl.
Akşamları kordon boyunca kurulan birbirinden farklı sergileri zevkle gezebilirsiniz...


Üstte Akçay Merkezdeki Sarıkız heykeli..
Sarı kız efsanesi içinde buraya bakabilirsiniz..
 


Akçay'a kadar gelmişken Kazdağlarında bulunan Hasanboğulduyada uğramadan dönmek olmazdı..
Yemyeşil doğası, buz gibi akansuyu, küçük göletleri ve şelalesiyle çok hoş bir piknik mekanı burası.
Biz hafta içi gittik hafta sonu kalabalığını düşünemiyorum
Bu güzel yerin adı neden Hasanboğuldu peki?..
Görünüşte çok hoş bir yer olan Hasanboğuldu aslında geçmişinde Hasan ve Emine'nin acı öyküsünün yaşandığı yermiş...
*
Efsaneyi merak ederseniz buraya bakabilirsiniz..
Hasanboğuldu'ya girişte arabanızı parkediyorsunuz yaya olarak devam ediyorsunuz.
Köylülerin küçük sergisini gezdikten sonra ,soğuk suların içinde buluyorsunuz kendinizi..
En hoşumuza gidende suyun içine yerleştirilmiş piknik masalarıydı..

Aslında suyun içinde piknik yapmak hoşta bir de çevreyi bulduğumuz gibi bıraksak iyi olacak..

Muhteşem bir yeşili var burasının..
Bazen kenardan kenardan bazende o çok soğuk suların içinden geçerek tırmanıyorsunuz daha yukarılara...
Bizim oğlanlar babalarıyla tırmandılar ,bizde analı kızlı bekledik daha aşağılarda..

Ve tırmanışın sonunda Hasan'ın  boğulduğu rivayet edilen gölete ulaşıyorsunuz..
Su buz gibi bu arada ve insanlar sıcak havada soğuk suyun tadını çıkarıyorlar..

Akçay’da, gördüğüm kadarı ile pek fazla çevre gezisi yapma imkanınız yok.
Çevre ilçeleride hesaba katarak Kaz dağı, Hasanboğuldu, Sütüven şelaleleri, Güre kaplıcaları, Altınoluk, Asos, Küçükkuyu, Behramkale, Troya Bölgesi , Ayvalık gibi yerleride görebilirsiniz.( Mesafe olarak birbirine yakın yerler)
Daha sonra Ayvalıktan bir kaç kareyi de paylaşacağım sizlerle..
Akçay için  anlatılabilecek şeyler aşağı yukarı bu kadar...
**
Bu arada Akçayda bulunduğumuz süre içinde bizimle ilgilenen Sevgili Güliz'e,
 tekrar teşekkür ediyorum..

15 Eylül 2011 Perşembe

Deniz Börülcesi Salatası....

Bendeniz tam bir salata severim..
Sizde benim gibi salata seviyor ve değişik tatlara açıksanız işte size değişik bir salata..
Hem de denizden...
Deniz kıyılarında yetişen bu bitki, kendinden tuzlu, biraz ekşimsi fakat çok lezzetli. (bu kişiye göre değişkendir tabi)
Deniz kenarında yetiştiği için tam bir iyot deposuymuş.
Bu salatanın yapımı oldukça kolay ama kılçıklarını çıkarma işi biraz el oyalıyor .
Mayıs ayından  itibaren semt pazarlarında veya marketlerde bulabilirsiniz...
Bende pazardan almıştım..(Almıştım diyorum bu salatayı hazırlayalı çok oldu ,yayınlamak bu güne kısmetmiş..)
Deniz börülcelerinin pişmemiş halleri altta görüldüğü gibi..

Deniz börülcesi çok ilginç bir ot..
Sebebi ise deniz kenarlarında yetiştiği için tuzu kendi içindedir ve pişirilirken asla tuz ilavesi yapılmaz unutmayın sakın..
Bu börülceleri benim anlatacağım gibi hazırlayabileceğiniz gibi, sarımsaklı yoğurtla da karıştırarak yapabilirsiniz..
Ortak nokta sarımsak ,sarımsaksız lezzeti tamamlanmıyor herhalde..
Unutmadan balık sofralarında iyi gidecektir..

Malzemeler  

1 demet deniz börülcesi
1 adet limonun suyu
Zeytinyağı
1-2 diş sarımsak 

Yapılışı
Deniz börülcelerini iyice yıkayalım.
Tamamen temizlendiğini düşündüğünüz de kaynayan suda haşlayalım.
Börülceler haşlanıp yumuşayınca kaynar sudan alalım, bir müddet soğuk suya koyalım.( rengini kaybetmemesi ve kendini biraz toparlaması için)
Haşlanan börülceleri  altta gördüğünüz gibi dipten tutarak uç kısımlarına doğru sıyıralım.
Böylece yenilecek kısımları kılçık kısımlarından ayrılacaktır..(bu kısım aslında eğlenceli bile gelebilir)
 Börülceleri temizleyince ,sarımsakları ezelim, limon suyu ve zeytinyağıyla karıştırarak bir sos hazırlayalım.
Ve bu sos ile börülceleri birleştirelim ve lezzeti tamamlayalım.
 Salatamız artık hazırdır, ne kadar kolay değil mi?
 Soslanmış börülceleri bu şekilde biraz bekletirseniz daha lezzetli olacaktır.
Sosu döküp bekletmek isterseniz ,limonunu servis edeceğiniz zaman ekleyin derim ; önce eklerseniz börülcelerinizin rengini sarartacaktır.

Tekrar hatırlatalım
•Deniz börülcesi tuzlu suda yetiştiği için tuz ihtiva ediyor zaten, o yüzden haşlama suyuna da sosuna da tuz ilave etmiyoruz.
  • Börülceler haşlanırken bir çatal ile kontrol edin. Eziliyorsa pişmiş demektir.
•Börülceyi ayıklarken içinde yer alan kılçığımsı kısımdan ayrılması şart, iyice haşladıysanız bu çok kolay olacaktır. Eğer kılçığı sıyırdığınızda kolayca sıyrılmıyorsa biraz daha haşlamanız gerekiyordur..

•Üzerine sarımsaklı yoğurt ekleyerek de deneyebilirsiniz.

....................Afiyet Olsun..................

11 Eylül 2011 Pazar

Görüntüsü ile iştah kabartan yemek ....MAKLUBE....


Kalabalık davetlerin bereketli yemeğidir maklube....
Maklubenin kelime anlamı "ters çevirmek"miş. (sini ortasına pişirilen maklube ters çevirilerek yerleştirilir etrafına salata ve yoğurt ile süsleme yapılır) Lübnan asıllı lezzetli bir yemektir.
*
Benim için maklubenin yeri çok özeldir..
Üniversite yıllarıma ait sevgiyi ,birliği ,dostluğu çağrıştıran bir yemek hemde....
Ahhhh  o yıllar ne güzeldi denecek kadar güzeldi..
Maklubenin tadı asla yalnız çıkmaz ,yerken kalabalık bir ortam olacak ki tadı çıksın ..
Tecrübemle sabittir
Uzun zamandır bu yemeği yapmayı düşünürken ,
teyze oğlu Burak, Sevgi abla ne zaman yiyoruz diyince emri vaki ile oldu da bitti bile..  
Burak üniversiteye başlayacak bu sene, sık sık öğrencilerle yapıp yiyeceklerdir mutlaka ama
 bide biz bize olsun dedik..
Evet fazla uzatmadan geçelim tarifimize..

Malzemeler
1 kilo kuzu kuşbaşı et
1 küçük kuru sğğan
3 su bardağı pirinç
4 yemek kaşığı sıvı yağ
4 su bardağı sıcak su
5 adet orta boy patates,
2 adet patlıcan
2 adet havuç
1 çay bardağı tane mısır
1 büyük soğan
tuz, karabiber,

  ve
arzunuza göre salata malzemeleri
yoğurt
Hazırlanışı
Pirincimizi iyice yıkayarak ,ılık tuzlu suda 1 saat kadar ıslanması için bekletelim.
Etleri yıkayalım ve düdüklü tencereye alalım.  Önce kendi saldığı su ile pişirelim bu suyu tamamen çekince üzerine biraz çıkacak kadar sıcak su ekleyelim; orta hararetli ocak üzerinde yumuşayıncaya kadar pişirelim.
  Etler yumuşadığında içine  tuzu ve karabiberi ekleyip, 5 dakika daha pişirelim.
 Patatesleri yuvarlak dilimler halinde keselim. Havuç ve patlıcanları ben büyük küpler halinde doğradım. Kızgın sıvı yağda yarı yarıya pişecek şekilde kızartalım.
Pirincimizi başka bir tencerede 4 yemek kaşığı sıvı yağ ve tuz ilavesi ile pirinçler şeffaflaşana kadar kavuralım.

Yukarıda kolajda görüldüğü gibi;
Tencerenin dibine önce halkalar halinde soğanları alalım.
Üzerine patatesleri sıralayalım. İsterseniz bu aşamada patates yerine etleri de yerleştirebilirsiniz ki çevirince önce etler görünür..
Daha sonra kavurduğumuz pirincimizi etlerin üzerini tamamen kapatana kadar bir sıra döşeyelim.
Tencere doluncaya kadar tüm malzemeleri kat kat döşeyelim. (soğan,patates,et, pirinç,patlıcan ,havuç,et,mısır taneleri ve en son tekrar pirinç) tencere de 2cm boşluk kalıncaya kadar malzemeleri döşeyelim.
sonra eti haşladığınız suyu tencereye pirincin kenarından ekleyelim.
Su pilavı kapatsın ama üzerini çok geçmesin ve kısık ateşte hiç karıştırmadan 20-25dk.kadar pişirelim.
10 dakika kadar dinlendirelim.
Bu aşamada da maklubeyi servis ederken kullanacağımız salatayı hazırlayalım.

Salata malzemelerinde tercih sizin ..
Yukarı fotoğrafda görüldüğü gibi maklubemiz dinlenme süresinden sonra tencereyi fazla sarsmadan , büyükçe bir tepsiye ters çeviriyoruz..
Sizde benim gibi yardım alırsanız garanti olur..



Yine üst fotoğraftan devam edelim anlatmaya..
Maklubenin tencereden tamamen çıkması için iki kaşıkla yavaş yavaş vurabilirmişsiniz..
Bu tiyoda Burak'tan geldi, hemde uygulamalı olarak..
Ve görsel güzellik ortada..
İtiraf ediyorum ,maklubemizi biz fazla dinlendiremedik bundan dolayı da arkadan küçük bir göçük oluşuverdi ama müdahele ettik hemen..

tepsideki süsleme ağız tadına göre değişiklik gösterebilir.
Bir salata ,bir yoğurt şeklinde isteğinize göre döşeyin tepsiyi..
Maklubenin üzerindeki maydanoz süs olsun diye konulmadı oraya ;
Maklubeyi yerken maydanoz dalı kimin önüne düşerse bulaşıkları o yıkayacak adet buymuş...
Bu bazen maydanoz bazen de bir havuç olabiliyor bilenler bilir.. 
Ben yoğurdu (salata ile karışmasın diye) tepsiye küçük tabaklarla koyacaktım ki
Burak olur mu Sevgi abla, onun usulü öyle değil değince yoğurtta bu şekilde kaldı.. 
*
Maklube tek başına yenmez demiştim ya bu yemekle ,beraberligin lezzeti ile maklubenin lezzeti
bir birine karışacak .
Beraber yenen o lezzetli maklubenin tadı damağınızda hep olacak..

Not: Bu postu üç günde ancak bitirebildim ,yazıda sürçü lisan ettiysem affola ve uyarıla ,sevgiyle..

.................Afiyet Olsun...............
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...